11:00 - Muzun Maskesi Bakın Nasıl Yapılıyor?
10:57 - Meşe Balının Faydaları Bakın Nelerdir?
10:56 - Maden Suyunun Avantajları Nelerdir?
10:54 - Limonun zayıflama üzerindeki etkisi nasıl
10:52 - Kışın Bebekleri Bakın Nasıl Bir Şekilde Giydirmeliyiz?
01:47 - Kış Çayının Bakın Tarifi Nasıl
01:46 - Kısa Bir Süre İçinde Tekrar Forma Nasıl Ulaşılır
01:44 - Kefir Diyeti Ne Anlama Gelir?
01:43 - Kabaktan Yüz Maskesi Bakın Nasıl Yapılır?
01:42 - İnsanları aptal yapan IQ seviyesini İndiren gıdalar bakın neler?
“Bir çift eski çocuk ayakkabısı…”
Bir gün bir antikacıda, köşeye atılmış bir kutunun içinde tozlanmış küçük bir çocuk ayakkabısı bulundu. Derisi çatlamış, bağcıkları çözülmüş ama hâlâ özenle yerleştirilmişti. Sanki biri onu yıllar önce öylece bırakmış ve bir daha dokunmamıştı.
Gelen giden müşteriler vitrindeki parlayan saatlere, nadide porselenlere göz atarken, o kutuya kimse ilgi göstermedi. Fakat içlerinden biri eğilip kapağını kaldırdığında, altında sararmış bir not olduğunu fark etti.
Kağıtta sadece şu yazıyordu:
“Bu ayakkabılar, oğlumun en mutlu günü için alındı… ama o gün hiç gelmedi.”
Satıcı, kağıdı okuyan kişiye sadece baktı. Gözlerinde bir hikâyenin ağırlığı vardı ama tek kelime etmedi. O an dükkânda bulunan herkes durdu. Konuşmalar kesildi. Kimse o eski ayakkabıya elini uzatamadı.
Ayakkabılar vitrinden hiç kaldırılmadı. Satılmadı, fiyat etiketi konulmadı. Her gelen onlara baktı ama kimse almak istemedi. Çünkü o kutuda artık bir eşya değil, bir zamanın içinde donup kalmış bir duygu vardı.
Bazı şeyler satın alınamazdı.
Bazı acılar dile gelmezdi.
Ve bazı hikâyeler…
Sadece sessizlikle anlatılırdı.